Blog yaşamına geri dönmemle birlikte tekrardan uzaklaşmam bir oldu. Ama artık bir daha boşlamamak üzere geri döndüm. Yonca, İstanbul sevdasuyla gezmedik yer bırakmazken, Öykücü, süper yazılarıyla beni eğlendiren havasından ödün vermemişken, Çınar'cım doğum yapmış ve bebeğini kucağında şu vakitlerde pış pışlarken, benim yazmamam olmaz değil mi?
Ev yaşamına alıştım sayılır artık. İlk başlarda bayağı bir zorluk çekmemi saymazsak tabi. Balayına kadar bir koşturmaca, bir telaş derken hızla akan zaman, balayına gitmemizle bayağı bir yavaşladı. Ne güzelmiş şey balayına gitmek, o kadar tantanın ardından yayılmak, yemek, içmek... Evlilik ne güzel birşey dememe kalmadı, gerçeklerle yüzyüzüe geldim. Abartmıyım çok da zor değildi ama 31 sene boyunca anne ile yaşlayan birinin takdir edersiniz ki, bir anda ev işlerine boğulması kolay olmuyor :) eve gel, yemek yap, etrafı toparla çamaşır yıka derken, her akşam annecim annecim diye inler olmuştum. neyse ki kocam - mmmm kocama bir isim bulmak lazım - devreye girdi ve yardımlarıyla bir düzene oturtuldu. Zaten eve yeni taşınmış oluyosun, yok onu oraya koyayım, yok yok burda daha güzel oldu derken vakit geçiyor. Bir süre ben mutfaktan çıkamayıp, değil kitap okumayı kocacık'ı bile göremeyince sinirlerim bozuldu tabi.
Neyse şimdi herşeyi yoluna koydum, haftasonundan yemek yapmayı, yapıp buzluğa atmayı öğrenince herşey bir anda kolaylaştı.
Evlilik güzel bişeymiş onu anlamış oldum böylece. Artık canım ne dışaı çıkmak istiyor ne de bişey yapmak. Evimde oturmak istiyorum hep. Çekirdeğimi alıp tv karşısına kurulmak, film seyretmek en büyük zevkim. onu ordan kaldırmak oraya yerleştirmek, bu buraya olmadı deyip bir süreliğine kaldırmak, mutfakta televizyonumu açıp yemek yapıp mutfağı temizlemek artık en sevdiğim uğraşlar oldu.